Kuşadası/ Alaçatı/ Şirince Turu

Hafta sonu yaptığımız iki günlük kısa tatil için detayları paylaşmak istedim sizinle.

Biliyorsunuzdur muhakkak böyle iki günlük geziler düzenleyen turlar var. Bizim bu geziyi tercih etmemizin ilk nedeni tabiki devremülk konusunda çok iddialı olan ve ziyaretçilerine farklı bir tatil imkanı sunan Nesa Palas’tı. Nesa Palas arkadaşımıza ait bir yer olması nedeniyle onların da dahil olduğu bir gezi turunu tercih ettik. Program detaylarını hemen anlatıyım...

Cuma gecesi yola çıktık. Sabah Nesa Palas’a eşyalarımızı yerleştirip orada manzara eşliğinde mükemmel bir kahvaltı yaptık. Sunum şahaneydi. Özellikle kendi yaptıkları süt reçeline bayıldım. 

Daha sonra yola çıktık ve iki saat mesafedeki Çeşme/ Alaçatı’ya gittik. Ne yalan söyleyim, Alaçatı’ya gitmeden önce orası için çok anlam yüklemiştim. Keyiflice gezer, güzel hediyelikler alır ve bol bol fotoğraf çektiririz diye düşünmüştüm ama yanılmışım. Alaçatı’da yer alan Ot Festivali nedeniyle inanılmaz bir kalabalık vardı. Adım atmak zordu. Annem, ben ve kızımla gittiğimiz gezide Alaçatı’da bırakın keyiflice gezmeyi adım atmak için bile zorlandık. Otların olduğu kısımda küçük kaplarla yaprak sarma, gözleme, mercimekli köfte gibi yemekler satılıyordu. Tek tabak 5 liraydı. Biraz onlardan alıp sakin bir köşede yemeyi tercih ettik. Değişik lezzetler de vardı tabi. Farklı lezzetlere açık olanlar için otlu dondurma, otlu baklava gibi tatlar da vardı. Ancak biz tercih etmedik. En çok merak ettiğim tabi ki oraya gitmişken Alaçatı Muhallebici'sinde damla sakızlı muhallebi yemekti. Neyse ki o kalabalığa rağmen muhallebiciyi bulduk ve meşhur muhallebiyi tattık. Tek porsiyonu 12 liraydı. Gerçekten tadı şahaneydi. Yorgunluğum bir anda uçup gitti. Otların bulunduğu alanın dışında hediyelik eşyaların da satıldığı stantlar vardı. Fiyatların pek uygun olduğunu düşünmüyorum, o yüzden hediyelik eşya almayı düşünüyorsanız maddi olarak hazırlıklı gelin. Sevdiklerinize ufak tefek de olsa hediyeler alabilirsiniz.



Nesa Palas Kuşadası’nda olduğu için Alaçatı ile mesafesi çok ama yorucu olmadı, keyifliydi. Sadece bu kadar kalabalıkta değil de daha sakin bir zamanda çocuksuz gitmeyi ve sokak sokak dolaşmayı dilerdim. O zaman eminim daha keyif alırdım.

Alaçatı dönüşünde Nesa Palas’ta fasıl eşliğinde akşam yemeğimizi yedik. Yorgunluğa rağmen herkes çok neşeliydi ve müziğin de etkisiyle yerinde duramadı. Dinlenmek yerine biz de müziğin tadını çıkardık, tabi Yağmur’un müsaade ettiği kadar. :)

Kaldığımız yerden de bir kaç fotoğraf paylaşalım...



Cumartesi akşamı gerçekten deliksiz uyku uyuduk. Sabah yine Nesa Palas’ta güzel bir kahvaltı yapıp Şirince’ye doğru yola çıktık. Şirince’ye gitmeden, gitmek isteyenler için Efes turu da vardı ama biz katılmak istemedik. Yaklaşık bir saatlik mesafedeki Şirince’ye gittik. Alaçatı kadar olmasa da Şirince de kalabalıktı ama daha keyifli geldi dolaşması. Değişik yerler gördük. Ara sokakları daha rahat dolaştık. Şirince ile alakalı konuyu çoğunuz biliyorsunuzdur ama kısaca bahsetmek isterim. Maya takvimine göre 21 Aralık 2012’de kıyametin kopacağı inancı sayesinde o dönem Şirince’de aşırı doluluk yaşanmıştı. Belki de çoğumuz Şirince’yi bu haberler sayesinde keşfetmiş olduk. Ondan bu yana da yılın her mevsiminde bölgeye turist akını yaşanıyor. Keşke fazla keşfedilmese de doğası bozulmasa. Ama maalesef Şirince de keşfedilen ve yoğun turist akımına uğrayan yerlerden. Şirince’ de güzel manzaralı bir yerde gözleme yedik. Alaçatı’da istediğim kadar fotoğraf çektiremesem de Şirince'de fotoğrafa doydum. 


Şirince’nin ardından yol üzerinde yer alan Maket Köy’ü gezdik. Ayhan Çetin isimli öğretmenin Anadolu insanının yaşantısını hatırlatmak için birbirinden güzel maketler yapmış. Tabi ki eşi de maketlerin kıyafetlerini hazırlamış. Çok güzel bir yerdi. Yolunuz düşerse mutlaka uğrayın. Giriş ücreti 5 lira idi.



Daha sonra Kuşadası sahile indik ve deniz manzarasıyla buluştuk. Buna en çok sevinen tabi ki Yağmur oldu. Denize aşık bir Yağmur damlası çünkü o ♥️

Sahil turunda balık ekmek yemeyi de ihmal etmedik. Sonra güzel bir tekne turu ile Kuşadası’na denizden baktık. Tekne turu da 5 lira idi. Deniz biraz dalgalı olsa da muhteşem deniz manzarası, denizi olmayan bir Ankaralı için bulunmaz bir nimettir.


Tekne turumuzun da ardından Nesa Palas’a geri döndük. Yine güzel salataları, ezmeleri ile akşam yemeğimizi yedik. Ardından da ayrılık vakti geldi ve yola çıktık.

İki günlük kısa tatilimizin ücreti 300 liraydı.(konaklama ve yemekler dahil) Bence sonuna kadar hak ettiler. Hiç bir pürüz yaşamadık kendi adıma söylemem gerekirse. Misafirleriyle birebir ilgilenen, güler yüzlü Nesa Palas ailesine tekrar teşekkür ederim. 

Seyahatimizde de bizimle çok ilgilenen İlknur Hanım ve aile bireylerine teşekkür ederim. Turumuzdaki arkadaşlar da çok renkliydi. İzmir dönüşünde yolda otobüsün içinde halay çeken bir ekip gördüyseniz onlar bizdik ve çok çok eğlendik :) 

Bu güzel tur şirketi nisan ayının son haftası ve mayıs ayında Karadeniz turu yapmayı planlıyor. Katılmak isterseniz bilgi veririm. Yağmur’la zor olmayacağına inanırsam kaçırmayı düşünmüyorum :)

En önemli soru: “çocukla iki günlük bu kadar yorucu bir yolculuk nasıldı?” derseniz eminim annem olmasaydı çok zorlanırdım. Ben aslında eşim izin kullanamadığı için Yağmur’la baş başa gitmeyi düşünüyordum ama çocukla baş etmenin zor olacağını düşündüğüm için, ki bu Yağmur olunca daha zor olacaktı, annemi de yanıma almayı tercih ettim. Hem iyi bir arkadaş oldu hem de Yağmur konusunda bana yardımcı oldu. İyi ki de gelmiş :)

Evet, iki günlük için belki gözünde yolun büyüyeceğini düşünenler olacaktır ama ben geçirdiğim keyiflere odaklanmayı, yoruculuğunu düşünmemeyi ilke edinirim kendime. O yüzden de yorgunluk da yol da gözümde hiç büyümedi. Güzel bir değişiklik oldu. Üç kuşak kısa süreli bir kaçamak oldu. Siz siz olun; iki gün de olsa olumsuzlukları gözünüzde büyütmeyin, tadını çıkarın hayatın...

Yorumlar

Popüler Yayınlar