Nur topu gibi koronam oldu


Üç dört gündür geçmeyen baş ve mide ağrısını verdiğim hızlı kiloların etkisi ve düzensiz beslenmelerim nedeniyle olduğunu düşünürken bir sabah boğaz ağrısı da eklenince “acaba” sorusu ile soluğu hastanede aldık. Kan ve sürüntü testinin sonucunu beklerken “yok ya değilimdir, benimki sadece yersiz şüphe” diye düşünmüştüm aslında, e nabızdan sonucu sürekli kontrol ederken… Fakat umduğum gibi olmadı ve gündüz 2 buçuk gibi verdiğimiz testlerin sonucu akşam 7 sularında Ankara İl Sağlık’tan gelen telefonla bildirildi. Ve nur topu gibi covidim oldu.


Ne garip, insan “bana olmaz, başıma gelmez” diye ne söylerse bir gün mutlaka başına geliyor. Sadece sitenin içinde, en fazla komşuya giden biri için gerçekten şaşırtıcıydı. “Neden ben” sorusunu günlerce kendime soracağım en başından belliydi. Ama en doğrusu sakinliği korumaktı. Tüm dünyayı saran virüs bir gün elbet seni de bulacaktı.

Bu durum başıma gelince biraz günlük, biraz da iç döküş gibi bu yazıyı yazmak istedim. Yaşayanlara hatırlatmak değil niyetim ama yaşamayanlar için bir nebze bilgi, biraz da önlemi elden bırakmamak gerektiğini hatırlatmak…

Bugün 3. Gün

İlaçların 2. Günü.

İlk gün 8’er tablet içilen ilaçlar bugün 3’er tablete düştü. İlk günlerde beni bezdiren eklem ağrıları azaldı. Burun tıkanıklığı, nefes darlığı, ateş hiç yaşamadım. Bir film, bir yemek, bir çay, sonra yine yemek derken ben bir şeyler yazmalıyım dedim.

Yanlış anlaşılmasın durumu dramatize etmiyorum, bir sürü insan hayatını kaybetmişken, yine bir sürü kişi nefes almakta bile zorlanırken benimki gerçekten daha iyi durumda. Ancak bu dünyayı saran illeti dramatize etmeye de gerek yok, yeterince dramatik bir durum çünkü.

Beni asıl korkutan yıllar sonrası aslında. Aldığımız ilaçlar yıllar sonra kalıcı bir rahatsızlığa sebep olacak mı onu merak ediyorum. İnşallah bu benim ütopik, kötü bir senaryomdur.

5. gün…

Her şey yine aynı… Ağrılarım azaldı. İlaçlar bitti. Şimdi karantinanın kalan kısmını nasıl dolduracağımızı düşünmeli. Önlemler, kısıtlamalar, sokağa çıkma yasakları tabi ki zor. Ama bir markete gitmek ya da yürümek bile güzelmiş, karantinada olan insan için.

Ahh özlem…

Hastanede tek başına herkesten uzak olanları öyle iyi anladım ki. Eşimle girdik karantinaya ve yanımızda kızımız yok. Bir yandan ilaçları, yan etkilerini konuşurken, diğer yandan burnumun direği sızlıyor, özlem kaplıyor kalbimi. Birine özlem duymak en sahici his. Hele kavuşmak….

Kavuşacağız biliyorum. Biz iyiz ve her şey daha iyi olacak…

Biz karantinada iken yeni yıla da girmiş olduk. Böyle olmasını hiç hayal etmemiştim. Evet, öyle partilerle yeni yılı kutlayan biri değilim belki ama sevdiklerimle sohbet ederek geçirebileceğim bir gün olmasını dilerdim. Kızım yanımda bu süreçte yoktu. En azından onunla olmayı çok isterdim. Bazen şükretmek için ne kadar çok şey olduğunu daha iyi anlıyor insan.

Yeni yıl… yeni umutlar… yeni hayaller…

Yeni yıla dair birçok dilek dilendi. Herkes puf diye her şeyin düzeleceğini düşünüyor. Bu durumda bir sihirli değnek hiç fena olmazdı ama yok. Yapabileceğimiz tek şey umudumuzu kaybetmemek. Unutmayalım ki güzel şeyler zaman alır. Sabırlı olup beklemekten başka yapılacak bir şey yok.

11. gün…

Karantina dün itibariyla bitti. Nefes aldım. Nefes! Bu çok güzel bir şey. Yürüdüm bol bol. Ve özlediğime kavuştum. Bitti…

Hastanede şifa bekleyen tüm hastalara acil şifalar dilerim.

Daha umut verici bir şey söylemek gerekirse,

Bir gün “ne günlerdi be” dediğimiz günler gelecek. Biz yine omuz omuza halaylar çekip, dostumuzun omzunda ağlayacağız. Ya da kalabalık bir konser alanında dans edip şarkılar söyleyeceğiz.

İnanıyorum…

Sağlıkla kalın…

 

 


Yorumlar

  1. ������ o günlerimden kısa zamanda gelmesi dileğimle..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar