ÜLKE KOCA BİR YANGIN YERİ
Hayatımız 6 şubat öncesi ve sonrası diye ayrılıyor artık…
Nice hayatlar, nice aşklar yarım kaldı…
Enkaz altından kurtulanların yıllarca üzerinden atamayacağı
travmalar var artık.
Binlerce ölü, on binlerce yaralı ve enkaz altında
bulunamayan nice kayıplar…
Atlatılması güç, derin yaralar bırakacak her birimizde…
İki sene evlerde kaldığımız günlerden evlerde kalamadığımız,
psikolojik olarak da evlere sığamadığımız günler yaşıyoruz. Ve hepsi yine
maalesef insanın eseri. 99 depreminden bu yana değişen hiçbir şey olmadı. Yine
bir tuğla eksik koyan, kolon yerine köpük kullanan vicdansızların eserleriyle
utanıyoruz. Yıkılan binaların arasında on yıllık, hatta yeni bitmiş ve “depreme
dayanıklı cennetten bir köşe” diye ilanla milyonlara satılan evler var.
Düşünsene canını dişine takıp yıllarca ev alma hayali kuran ve sonunda evine
kavuşan nice insanın evi yerle bir oldu. Ya da kirasını ödemek için canla başla
çalışan insanlar bir gece depremle yok oldu.
Kendi zevkine göre evini yerleştiren, ailesiyle mutfak masasında huzurla
yemek yiyen, planlar yapan, okula gitmek için hazırlanan nice insan artık yok.
Bir depremle yarım kaldı hikayeleri…
İhmal edilen çürük binaların kurbanı oldu. Bir de ayağı çıplak
halde evden kaçarak kurtulan, yakınlarını sevdiklerini enkazın altında
bırakanlar var. Kurtulduklarına bile sevinemeyen…
Bu kez ateş sadece düştüğü yeri yakmadı. Koca bir ülkeyi
yaktı, kavurdu. 10 ilde nice enkaz altında kalan insanın feryadının yanında bir
de bunu utançla, suçluluk duygusuyla ekran karşısında izleyen bizler vardık. Enkazın
soğukluğunu hiç yaşamadığı halde yemeden, içmeden kesilen, sıcak yatağında
uyumaktan utanan bizlerin yaşadığı üstlenilmiş travmaların da uzun süre
geçmeyeceği aşikar.
Kendini göçük altında hissetmek, deprem endişesiyle
uyuyamamak, yemek yiyememek. Bu travmayı atlatmak hiç kolay olmayacak ancak en
azından haberlerden biraz uzak kalarak bu travmayı en aza indirmeliyiz. Dramatize
edilmiş müziklerle verilen videoların bize hiçbir katkısı olmayacak. Onların
yerine kendimizi koymak yerine, maddi ve manevi yanlarında olmak çok
daha önemli. Daha çok uzun bir süre deprem bölgesindeki insanların bize ihtiyacı
olacak. Yaralarına bir nebze şifa olmak için en çok da bizler iyi olmak
zorundayız. Acıyı unutmadan rutinlerimize dönmek zorundayız. Rutinlere dönmek
sizi empati yoksunu ya da duyarsız yapmaz. Bu haberleri izlemediğiniz için
suçlu olmazsınız. Eminim depremden kurtarılan bir minik bebeğe maddi ya da
manevi ufacık da olsa yaptığınız yardım onların yaralarına merhem olacak. Evet
kolay değil kolay olduğunu da kimse düşünmüyor ama atlatmak zorundayız. Hep birlikte
bunu başarmak zorundayız.
Elimizde kalan tek şey umut. Umut etmek ve yaşamak
zorundayız…
Yorumlar
Yorum Gönder