'Uyuyan Güzel' balesi söyleşim...


PRENS, UYUYAN GÜZELİ ÖPERSE...

Kral ve Kraliçe, yeni doğan bebekleri Prenses Aurora için düzenledikleri vaftiz törenine tüm perileri çağırırken Carabosse’u unutunca bu kötü peri, güzel prensesi lanetler. Her ne kadar tüm iyiliklerin sembolü olan Leylak Perisi bu laneti ölümden uykuya çevirse de prensesin uyanması için gerekli tek şart, yakışıklı bir prensin öpücüğüdür.

Kralın kızını korumak için aldığı tüm tedbirler yetersiz kalınca 16. yaş gününde prenses ve tüm saray halkı 100 yıllık bir uykuya dalar. Artık yapacak tek bir şey kalmıştır o da, yakışıklı prensi beklemek...

Yüzyıllardır nesilden nesile aktarılan Uyuyan Güzel masalı, besteci P.I.Tchaikovsky’nin müzikleri ve M. Petita’nın koreografisiyle bale adımlarında sahne alıyor.

ADOB (Ankara Devlet Opera ve Balesi) Başkoreografı G. Armağan Davran, Bale Başöğretmeni A. Volkan Ersoy’un libretto ve koreografisinde yeni düzenlemeler yaptığı, Natalia Arobelidze’nın sahneye koyduğu eserin müzik düzenleme ve orkestra şefliği Bujor Hoinic’e, dekor tasarımı Nihat Kahraman’a, kostüm tasarımı Nursun Ünlü’ye ait.

17 Aralık’ta prömiyeri yapılan eserde; Kötülük Perisi Carabosse’u canlandıran Arzu Kıran ile yakışıklı Prens Desire’ı canlandıran Cankat Özer, eser ile ilgili detayları Ankara Life dergisine anlattı.

Arzu Hanım bale aşkı nasıl başladı?
Arzu Kıran (ADOB bale sanatçısı)
: Ben kendimi bildim bileli operanın, kulislerin içindeydim; çünkü benim babam da bale sanatçısı. Kendime küçük yaşlardan bu yana başka hiçbir meslek düşünmedim. Zaten çok küçük yaşta bu mesleğe karar veriyorsunuz, hatta ben geç bile başladım. İlkokul üçte bale kursuna başladım. Ondan sonra konservatuara girdim. Konservatuarı bitirdikten sonra da ADOB sanatçısı oldum.

Balerin olmak için neler gerekiyor, formunuzu korumak için özel birşey yapıyor musunuz?
Aslında balerin olmak için önce yetenek, fizik ve algılamanın çok iyi olması gerekiyor. Formumuzu korumak için de aslında herkesin bildiğinin tersine rejim yapmıyoruz. Zaten biz o kadar çok çalışıyoruz ki formumuzu ister istemez koruyoruz. Aynı zamanda beslenmenize de çok dikkat etmeniz gerekiyor. Özellikle eti çok tüketmek önemli. Uyuyan Güzel gibi klasik bale olan eserlerde herşeyi çok temiz ve çok iyi yapmanız gerekiyor. Bu baleler, en ufacık aksiliği bile kaldırmayan baleler. O da insanı gerçekten çok zorluyor. Temsil öncesi ben enerji verdiği için hep makarna yerim. Ayrıca her gün bir tane muz, vitaminler, iyi yemek ve çok güzel uyku gerekiyor.

Uyuyan Güzel’den bahsedelim. Nasıl bir hazırlanma süreci geçirdiniz?
Ben Uyuyan Güzel’in 20 yıl içinde üçüncü versiyonunda rol alıyorum. Üç ayrı rolde bu eserde dans ettim. İlkinde başrol Prenses Aurora’yı dans etmiştim. Buradaki rolüm daha farklı; kötülük perisini canlandırıyorum. Benim için çok zevkli; çünkü sürekli olduğum rolün dışında birşey yapıyorum. Güçlü rolleri canlandırıyorum ve bu rolleri canlandırmayı seviyorum. Kendime hep güçlü rolleri yakıştırmışımdır. Esere hazırlanma sürecimiz keyifli geçti. Bir buçuk aylık süreçte esere hazırlandık.

Bir bebeğiniz oldu ve iki yıl kadar ara verdiniz. Dönüşünüzde zorluk yaşadınız mı?
İki yıl aranın ardından ilk defa bir prömiyerde dans edeceğim. Onun ayrı bir heyecanı var. Benim için bu aranın zor olacağını tahmin ediyordum; ama düşündüğümden daha kolay oldu; çabuk toparladım.

Genel olarak mesleğinizin zorlukları nelerdir?
Öncelikle kendinize çok iyi bakmanız, hatta hayatınızı bu mesleğe göre yaşamanız gerekiyor. Herşey çok zor, herşeyinizi baleye göre planlamanız lazım; uykunuzu, yemeğinizi... Sürekli dalgın olduğum söylenir; çünkü sürekli aklımda birşey var. Bu yüzden bale aslında kafayla da yapılan bir şey; sadece vücut yorulmuyor. Bunları eğerki düşünmezseniz, vücuda geçirmeniz de çok zor olur.

Öğretmenlik yapıyor musunuz? Öğretmek mi öğrenmek mi zor?
Kısa bir dönem öğretmenlik yaptım. Zevkli birşey; ama benim için öğretmenin daha zamanı var. Aslında öğretmek de öğrenmek de zor. Çünkü siz bilyorsunuz, görüyorsunuz; fakat bazen anlatamayabiliyorsunuz ya da anlatıyorsunuz da karşı taraf anlayamayabiliyor.

Cankat Özer (ADOB bale sanatçısı):  Tanrının verdiğini başkasına aktarmak çok zor; çünkü o özel bir yetenek. Dengeniz ve yaptığınız hareketler... Bunları aktarmak zor. Erkekseniz daha da zor; çünkü bir balerini dengeniz ile ayakta tutabilmek bir yetenek.

Gelecek için neler planlıyorsunuz?
Gelecek ile ilgili planlarım var; ama bunların hepsi zaman istiyor. Şu an bebeğim ve bale olduğu için başka şeylere zaman ayırmak çok güç. Vakit ayırabilirsem, fotoğraf ve video çekmeyş seviyorum. Özellikle kendi mesleğime farklı bir gözle bakmak hoşuma gidiyor. Siz sahnedeki halimizi görüyorsunuz; fakat sahne arkasında yaşadıklarımız beni daha meraklandırıyor; onları fotoğraflamak benim için büyük keyif. Benim dans etmediğim eserlerde arkadaşlarımı çekiyorum. Seyirci herşeyin hazır halini görüyor; ama ben hazırlık aşamasını ölümsüzleştirmeyi seviyorum.

Sizin bale aşkı nasıl başladı?
C. Ö. : Benim babam da bale sanatçısı. Şuan İzmir’de halen görev yapıyor. Ondan çok etkilendim; çünkü benim ilkolkul öncesi dönemimde anasınıfı çok yaygın değildi, bakıcım vardı ve bazen gelemezdi. Babam da beni sürekli operaya götürürdü. İnsan bir şekilde o ortamdan etkileniyor. Dansları, konuşmaları herşeyi etkiliyor insanı. Babam sayesinde sürekli sanatın içindeydim. Bu şekilde başladım.

Genellikle kız çocukları balerin olsun diye dans okullarına götürülür; ama erkek çocuklarında bu yaygın değil. Bu nasıl yaygınlaştırılabilir?
Bunun için insanları bilgilendirmek ve bilinçlendirmek gerekiyor. Özellikle ailelerin ve çocukların mutlaka temsillere gelmesi lazım. Billboardlardan okullara kadar birçok reklam kampanyası yürütülmeli. Okullara özel temsiller yapmalıyız. Ne kadar çok insana ulaşırsak okadar iyi olur; çünkü gelmeyen insan ne olduğunu bilmiyor. Baleye eldiği ve ondan keyif aldığı zaman da baleye ait olmak istiyor. Aileler de çocuklarının isteği ile onları baleye getiriyorlar.

Ankara’nın seyircisi nasıl?
Ankara’nın seyircisinden çok memnunuz; ama ben görüyorum ki dönüşümlü bir seyirci var. Genel seyirci sayısı totalde baktığınız zaman 10 bin kişi ise eserlere gelenlerin sayısı da 10 bin kişi içinde dönüyor; ekstra bir seyirci gelmiyor. Kısır döngünün içinde devam ediyor. Doğru olan o yelpazenin açılması ve genişlemesi. Bunun için daha önce de söylediğim gibi balenin okullarda yaygınlaşması gerekir.

Uyuyan Güzel’de yakışıklı bir prensi oynuyorsunuz. Bu rol için nasıl bir hazırlanma süreci geçirdiniz?
Şu an sahne provalarımıza başladık. Benim de ikinci Uyuyan Güzel oyunum. Geçen sefer genç olduğum için prensi oynamamıştım, şimdi prensi canlandırıyorum. Bu eseri daha olgun bir şekilde seyirciye aktarmak benim de çok hoşuma gidiyor. Her eserin ayrı bir heyecanı, ayrı bir hissiyatı var. Ben de bu rolü ilk defa canlandıracağım için heyecanlı ve mutluyum. Çok güzel bir çalışma süreci geçti. Yaklaşık iki aylık bir süreç içerisinde de oyunu tamamlamış olacağız.

Uyuyan Güzel’de prens prensesi öper ve ardından mutlu bir hayat sürerler... Peki balede nasıl bir tablo ile hikaye karşımızda?
Konu ortada olduğu için sonunu gizleyecek bir durum yok aslında. Hikayemiz yine mutlu sonla bitecek; ama görsel bir sürprizle karşılaşılabilir. Biz de merakla bekliyoruz.

Röportaj: Sevil Yücel Çaylak

Yorumlar

Popüler Yayınlar